Liberalizm Nedir?
Siyasi çalkantıların ve ekonomik krizlerin olduğu 21. yüzyıl modern toplumlarında birçok felsefi terim yeniden gündeme gelmekte ve araştırılmaktadır. Bu araştırmalar bizleri günümüz modern toplumlarının hemen hemen hepsinde hâkim olan bir sosyolojik terime götürür: Liberalizm. Tüm dünyada bu kadar üzerine konuşulan, çoğu zaman eleştirilen ama yine de vazgeçilemeyen bir terim olan liberalizm nedir? Şimdi birlikte bu soruya yanıt vermeye çalışacağız.
Liberalizm Etimolojisi
Liberalizm, 19. yüzyılın başlarında ortaya çıkan bir terimdir. “Liberal“, “özgür” anlamına gelen Latince “liber” kelimesinden türetilmiştir ve hemen hemen tüm Batı ve Doğu dillerinde aynı fonetikle yer bulmaktadır.
Liberalizm bireyin özgürlüklerini ön plana çıkaran ve her türlü entelektüel, sosyal, siyasi veya devlet zorlamasını reddeden siyasi bir dünya görüşüdür. Ancak elbette 19. yüzyılda ortaya çıkması onun halen aynı anlama karşılık gelmesi demek değildir. Günümüz liberalizmi ve 19. yüzyıl liberalizmi tarihsel süreçlere odaklanarak farklı okunmalıdır.
Liberalizm Tarihi
Bugün liberalizmden bahsettiğimizde, genellikle ekonomik meselelere atıf yapmaktayız ve bu terimi ekonomik bağlamda kullanmaktayız. Günümüzde liberaller, devletin ekonomiye mümkün olduğunca az müdahale etmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu ekonomik bağlamda okunan liberalizm anlayışına aslında özel olarak “ekonomik liberalizm” adı verilmektedir.
Ekonomik açıdan kendini liberal olarak tanımlayan bireyler aynı zamanda piyasanın belirli gelişmeleri düzenleyeceğine inanmaktadırlar. Liberalizm ideolojisinin temsilcilerine göre devletin geri durması ve piyasa durumlarına müdahale etmemesi, hatta düzenlememesi en iyi ekonomik düzendir. Ancak piyasa, daha fazla sermayeye sahip olanlar ile daha az sermayeye sahip olanlar arasındaki farkları ortadan kaldıramadığında sorunlar ortaya çıkar. Bunun sonucunda bazıları giderek daha fazla kazanç elde ederken diğerlerinin kazançları sınırlanır ve pastadan daha az pay alırlar. Piyasa aslında birçok şeyleri düzenleyebilmektedir ancak pek çok şeyi de düzenleyemez.
Liberalizmin en önemli dört ilkesi şunlardır:
- Akıl ve içgörü temelinde kendi kaderini tayin hakkı (kendi kaderini tayin hakkı),
- Siyasi gücün sınırlandırılması,
- Devlet karşısında özgürlük,
- Ekonominin kişisel mülkiyet temelinde kendi kendini düzenlemesi.
Bu dört ilke zamanla farklılaşmış ve liberalizm de kendi arasında parçalara ayrılmıştır.
Modernitenin ana akımı olarak Liberalizm Aydınlanma’nın merkezi fikirlerine geri döner. Burada siyasal ve ekonomik Liberalizm arasında bir ayrım yapılmalıdır.
Siyasal Liberalizm
Siyasal Liberalizm bireyin özgürlüğünü (örneğin inanç özgürlüğü, düşünce özgürlüğü) geliştirmeyi ve devlet şiddetinin kapsamının, devlet şiddetinin sınırlı olması gerektiği düsturuna göre siyasi yönetimi kısıtlamayı amaçlar. Bir bireyin özgürlük alanı başka bir bireyin özgürlüğünün zedelendiği yerde bitmektedir. Siyasal liberalizm bakış açısına göre, devletin gerekliliği hiçbir şekilde reddedilmez. Siyasal Liberalizm’in amaçları, devlet aracılığıyla olduğu kadar anayasal devletin kurumları (örneğin temel haklar, anayasa) tarafından da desteklenmelidir. Siyasal Liberalizmin gelişimindeki en önemli siyasi aşamalar şunlardır:
- İngiliz İnsan Hakları Bildirgesi’nin (1689) yürürlüğe girmesi,
- Virginia Haklar Beyannamesi’nin (1776) yürürlüğe girmesi,
- ABD Anayasasının ilan edilmesi (1787),
- Fransız Devrimi (1789) sırasında gelişen ve düzenlenen insan hakları.
Özellikle yaşanan bu gelişmelerden sonra bireysel haklar Avrupa’da öne çıkmıştır ve hukuk, siyasi ve devlet eyleminin temeli olarak Siyasi Liberalizm kavramı gündeme gelmiştir. ABD’de yaşanan anayasal gelişmeler, yetki alanları genişleyen otoriter bir devletin var olmasını engelleyen bir unsur olmuştur. Montesquieu’nün “Kuvvetler Ayrılığı İlkesi” modern devlet anayasalarının ve hükümet biçimlerinin merkezi bir unsuru haline gelmesi de siyasal liberalizmin gelişimi ile mümkün olmuştur.
Ekonomik Liberalizm
- Smith’in meşhur düsturu “laissez faire laissez passer”den (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) bu yana, Ekonomik Liberalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetini, serbest rekabeti ve serbest ticareti toplumsal refah yaratmanın temel koşulları olarak görmüştür. Aslında, ekonomik liberalleşme, dinamik sanayileşme süreçlerine ve kapitalist bir ekonomik sistemin gelişmesine yol açmıştır. Bu durum da 19. Yüzyılın sonlarına doğru nüfusun büyük bir bölümünün yoksullaşmasıyla sonuçlanmıştır.
- yüzyılda liberaller siyasal bağlamda özgürlük çağrısında bulunmuşlardır. Halkın daha fazla söz sahibi olmasını ve toplumun her üyesinin aynı yasalara tabii olmasını talep etmişlerdir. Bu bağlamda liberaller 19. yüzyılın başında bile var olmayan birleşik bir Alman devleti istemeye başlamışlardır.
Dolayısıyla liberaller, insan haklarına uyulmasını, ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü ve tüm insanların kanun önünde eşitliğini talep ettiler. Ekonomik liberalizmde olduğu gibi, siyasal liberalizmde de vurgu insan özgürlüğüydü, ancak tabii ki durum günümüzde biraz farklılaşmakta.
Günümüzde Liberalizm
Günümüzde liberalizm elbette ilk ortaya çıktığı 19. Yüzyıl toplumsal ve siyasal yapısından farklılık göstermekte. Siyasal liberalizmin devletin bireyin hak ve özgürlüklerine müdahale etmesini engelleyen tarafı halen aynı şekilde devam ediyor. Ancak özellikle de tüm dünyada 1917 Ekim Devrimi sonrasında yükselişe geçen sosyalizmin etkisiyle ekonomik liberalizm büyük oranda darbe aldı.
Dilerseniz Monarşi Nedir? sorusunu cevapladığımız içeriğimize de bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Günümüzde liberalizmin vahşi kapitalizmi besleyen bir teorik arka plan olduğuna inan birçok Neo-Marksist görüş, devletin ekonomik anlamda yetkiyi ele almasını talep ediyor. Bu yetkiyi ele alışın sermaye sahibi ve emek gücü ile çalışan arasındaki ekonomik eşitsizliği de sonlandıracağına inanan Neo-Marksist görüş karşısında ise Liberalizm halen oldukça güçlü. Liberalizm nedir? sorusunu bu şekilde cevaplamış olduk.